lead - yol göstermek, öncülük etme, yol açmak
The arrival of the troops led to more violence.
Askerlerin gelişi daha fazla şiddete yol açtı.
A combination of several mistakes led to the accident.
Bir takım hataların birleşimi kazaya yol açtı
The commanding officer led his army into enemy territory.
Birlik komutanı ordusunu düşman topraklarına öncülük ederek götürdü.
I led that mission.
Bu görevi yönettim.
The soccer team is led by Tom.
Futbol takımı Tom tarafından yönetiliyor.
Hitler led Germany into war.
Hitler Almanya'yı savaşa götürdü.