anxious - endişeli, sinirli, tasalı, kaygılı,bir şeyin olmasını ya da yapmayı heyecanla isteyen, bekleyen, endişe duyan.
She's very anxious about her exams.
Sınavları hakkında çok endişeli.
He's anxious to get home.
Eve gitmek için endişeleniyor.
I saw his anxious face at the window.
Pencerede onun endişeli yüzünü gördüm.
I was anxious that no one else should know.
Kimsenin bilmemesi için/bilmemeli diye endişeliydim.
I was anxious that no one else should know.
Kimsenin bilmemesi için/bilmemeli diye endişeliydim.