ingilizce idioms deyimler

ingilizce idioms deyimler

 Ä°ngilizce deyimlerin idioms

Türkçemizde çok çeÅŸitli deyimler kullanırız. “İki ayağım bir pabuça girdi.” “Eteklerim tutuÅŸtu” gibi sözler birer idioms yani deyimdirler. ÖrneÄŸin, birisinin çok kızgın olduÄŸunu anlatmak için “Küplere bindi” deriz.
Türkçeyi iyi bilmeyen, henüz öğrenme durumunda olan bir yabancı bu sözü duyduğu zaman, adamın hakikaten bir küp üzerine bindiğini hayal eder ve hiç bir anlam çıkaramaz.
İngilizce çalışan öğrencilerimin de bu duruma düşmemeleri için, ingilizce deyimler konusunu çok iyi öğrenmeleri gerekir. 



-A-
1. A drowning man will catch at a straw.   Denize düşen yılana sarılır.

2. As you make your bed, so you lie on it.   Kendi düşen aÄŸlamaz.

3. Among the blind the one-eyed man is king.  Adam olmayan köyde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.

4. As you sow, you shall reap.  Ne ekersen onu biçersin.

5. All his geese are swans. Kuzguna yavrusu ÅŸahin görünür.

6. Actions speak louder than words. Aynesi iÅŸtir kiÅŸinin lafa bakılmaz.

7. A friend in need is a friend indeed. Ä°yi dost kara günde belli olur.

8. A good beginning is half the battle.  BaÅŸlamak bitirmenin yarısıdır.

9. A burnt child dreads the fire. Sütten aÄŸzı yanan yoÄŸurdu üfleyerek yer.

10. A bird in the hand is worth two in the bush. Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir.

11. A living dog is better than a dead lion. Aslanın ölüsünden tilkinin dirisi yeÄŸdir.

12. A word to the wise is enough. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

13. A rolling stone gathers no moss. Yuvarlanan taÅŸ yosun tutmaz.

14. All truth is not always to be told. DoÄŸru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.

15. A man is known by the company he keeps. Arkadaşını söyle sana kim olduÄŸunu söyleyeyim.

16. A penny saved is a penny gained. Damlaya damlaya göl olur.

17. All that glitters is not gold. Her sakallıyı deden sanma.

18. A quiet baby gets no suck . AÄŸlamayana meme yok.

19. A change is as good as a rest. Tebdili mekânda hayır vardır.

20. As you make your bed, you lie on it. Kendi düşen aÄŸlamaz.

21. An apple a day keeps the doctor away. Elma girmeyen eve doktor girer.

22. Actions speak louder than words. Lafla peynir gemisi yürümez.

23. Add fuel to the fire. Yangına körükle gitmek.

24. All things come to those who wait. Bekleyen derviÅŸ muradına ermiÅŸ.

25. As black as thunder. Ã–fkeli, burnundan soluyan.

26. As green as grass. Acemi çaylak.

27. As white as a sheet. (Korkudan) bembeyaz kesilmiÅŸ, beti benzi atmış.

28. Ask for it/trouble . Belasını aramak, aranmak, kaşınmak.

29.  Apple never falls far from the tree. Armut dalının dibine düşer.

30. The apple of someone’s eye. Ã‡ok sevilen kiÅŸi, gözbebeÄŸi.

31. A bad/rotten apple. Ä°ÅŸe yaramaz kiÅŸi ya da ÅŸey, çürük elma.

32. A bag of bones. Bir deri bir kemik, iÄŸne ipliÄŸe dönmüş, kemikleri sayılan.

33. A bag of nerves. Heyecandan tir tir titreyen.

34. A barking dog never bites. Havlayan köpek ısırmaz.


-B-
1. Bad news travels fast. Kötü haber tez yayılır.

2. Blood is thicker than water. Et tırnaktan ayrılmaz.

3. Better bend than break. EÄŸilen baÅŸ kesilmez.

4. Better lose the saddle than the horse. Zararın neresinden dönülse kardır.

5. Better late than never. Geç olsunda güç olmasın.

6. Be swift to hear, slow to speak.  Bin kere düşün bir kere konuÅŸ.

7. Barking dog never bites. Havlayan köpek ısırmaz.

8. Bag and baggage. Pılı pırtıyı toplayarak, tası tarağı toplayarak.

9. Beat it. Ã‡ekip gitmek, yaylanmak, toz olmak.

10. Be at someone’s beck and call. Birinin emrine amade olmak, emrinde olmak, kul köle olmak.

11. Be colourful. Canlı/hareketli/renkli olmak.

12. Be colourless. Sıkıcı/itici/renksiz olmak.

13. Be in bad with someone. Birisiyle arası açık/bozuk olmak.

14. Be in someone’s black books. Birisinin kara listesinde olmak, gözünden düşmek.

15. Be in the red. Borcu olmak, borca girmek.

16. Be left holding the baby/bag. Kabak başına patlamak.

17. Be off colour. Keyifsiz/hasta olmak.

18. Be shown the red card. Ä°ÅŸinden kovulmak, kapı dışarı edilmek, sepetlenmek.

19. Bed of roses. Güllük gülistanlık.

20. Behind bars. Hapiste, demir parmaklıklar ardında.

21. Better be safe than sorry. Korkulu rüya görmektense uyanık yatmak hayırlıdır.

22. Between the devil and deep blue sea. AÅŸağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık.

23. Beyond question. Tartışmasız, hiç şüphesiz.

24. Big fish eat little fish. Büyük balık küçük balığı yer.

25. Birds of a feather flock together. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuÅŸ.

26. Bleed someone white. Birisini soyup soÄŸana çevirmek.

27. Blue one’s Money. Parasını çarçur etmek, har vurup harman savurmak.

28. Break out into floods of tears. Hıçkıra hıçkıra aÄŸlamak, iki gözü iki çeÅŸme aÄŸlamak.

29. Break someone’s back. Birini çok çalıştırmak, canını çıkarmak.

30. Bring home the bacon. Ekmek parası kazanmak, eve ekmek getirmek.

31. Build castles in the air. Olmayacak duaya amin demek.

32. The ball is in your court. Sıra sende/sizde, top sende.

33. The big banana. Ã–nemli adam, nüfuzlu kiÅŸi.

34. The biter is sometimes bit. Ava giden avlanır.

35. The black sheep of the family. Ailenin yüz karası.


-C-
1. Cheats never prosper. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

2. Coming events cast their shadows before. PerÅŸembe'nin geliÅŸi ÇarÅŸamba'dan bellidir.

3. Cast ne'er a clout till May is out. Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır.

4. Charity begins at home. Ã–nce can sonra canan.

5. Children and fools speak the truth. Bir çocuktan bir deliden al haberi.

6. Cleanliness is next to godliness. Temizlik imandan gelir.

7. Cheats never prosper. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

8. Cowards die many times before their deaths. Korkunun ecele faydası yoktur.

9. Christmas comes but once a year. Papaz bir kere pilav yer.

10. Cakes and ale. EÄŸlence, cümbüş, vur patlasın çal oynasın.

11. Care/Curiosity killed the cat. AÄŸacı kurt, insanı dert yer.

12. Catch somebody in the act. Birisini suçüstü yakalamak.

13. Catch someone red-handed. Birisini suçüstü yakalamak.

14. Charge an arm and a leg. Ã‡ok para istemek.

15. Clear the air. Yanlış anlamaları gidermek, sis bulutunu dağıtmak.

16. Clothes do not make the man. EÅŸeÄŸe altın semer vursalar yine eÅŸektir.

17. Come down-to-earth.  Gerçekçi olmak, ayakları yere basmak.

18. Come of age. ReÅŸit olmak, ergin olmak.

19. Come under fire. EleÅŸtiri oklarının hedefi olmak, topa tutulmak.
.
20. Cost an arm and a leg. Dünyanın parasına mal olmak.

21. Cut the cackle. GevezeliÄŸi bırakıp iÅŸe koyulmak, laklak etmeyi kesmek.

22. Cut your coat according to your cloth. Ayağını yorganına göre uzat.


-D-
1. Don't count your chickens before they are hatched. Dereyi görmeden paçaları sıvama.

2. Dead mice feel no cold. Acı patlıcanı kırağı çalmaz.

3. Decline begins by internal strife. AÄŸacın kurdu içinden olur.

4. Dog dosent eat dog. Ä°t iti ısırmaz.

5. Don't teach your grandmother to suck eggs. Tereciye tere satılmaz.

6. Do as the Romans do when in Rome. Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin.

7. A drowning man will clutch at a straw. Denize düşen yılana sarılır.

8. Dance attendance on. Etrafında dört dönmek, üzerine titremek.

9. Daylight robbery. AteÅŸ pahası.

11. Diamond cut diamond. Dinsizin hakkından imansız gelir.

12. Die laughing. Gülmekten çatlamak.

13. Disappear into thin air. Sırra kadem basmak, yer yarılıp içine girmek.

14. Disappear like water on sand. Ortadan kaybolmak, sırra kadem basmak, kayıplara karışmak.

15. Do as I say, not as I do. Hocanın dediÄŸini yap, yaptığını yapma.

16. Dogs bark, but the caravan goes on. Ä°t ürür, kervan yürür.

17. Don’t change horses in mid-stream. Irmaktan geçerken at deÄŸiÅŸtirilmez.

18. Drive a hard bargain. Sıkı pazarlık etmek.

19. The die is cast. Ok yaydan çıktı.


-E-
1. Early bird gets/catches the worm. Erken kalktım iÅŸime, ÅŸeker kattım aşıma.

2. Earn one’s daily bread. EkmeÄŸini kazanmak.

3. Easy come, easy go. Haydan gelen huya gider.

4. Empty sacks will never stand upright. BoÅŸ çuval ayakta (dik) durmaz.

5. Empty vessels make the most sound. BoÅŸ fıçı çok langırdar.

6. Even the best steed sometimes stumbles. Düşmez kalkmaz bir Allah.

7. Every cloud has a silver lining. Her iÅŸte bir hayır vardır.

8. Every cock will crow upon his own dunghill. Her horoz kendi çöplüğünde öter.

9. Every herring must hang by its own gill. Her koyun kendi bacağından asılır.

10. Everything comes to him who waits. Sabreden derviÅŸ muradına ermiÅŸ.

11. The exception proves the rule. Ä°stisnalar kaideyi bozmaz.

12. Every man is his own enemy.  Insan kendisinin düşmanıdır.

13. Empty vessels make the most noise. BoÅŸ teneke çok ses çıkartır. 

14. Each day brings its own bread. Gün ola hayrola.

15. Easy come,easy go. Haydan gelen huya gider.

16. Enough is as good as a feast. Azı karar çoÄŸu zarar.


-F-
1. A friend in need is a friend indeed. Dost kara günde belli olur.

2. Fan the flames. Yangına körükle gitmek.

3. Feel blue. Depresyona girmek, morali bozuk olmak, dibe vurmak.

4. Fight a losing battle. Akıntıya kürek çekmek, boÅŸa uÄŸraÅŸmak.

5. Fight fire with fire. AteÅŸe ateÅŸle karşılık vermek, anlayacağı dilden konuÅŸmak.

6. Fine feathers make fine birds. Ye kürküm ye.

7. Fire-eater. Cıngar çıkaran kimse.

8. Fire off questions. Soru yaÄŸmuruna tutmak.

9. First come, first served. Sona kalan dona kalır.

10. Fish and guests stink after three days. Misafirlik üç gündür.

11. Flat on one’s back. Yardıma muhtaç, beÅŸ parasız, dibe vurmuÅŸ.

12. Full of beans. Keyfi yerinde, hayat dolu, bomba gibi.

13. The fish always stinks from the head downwards. Balık baÅŸtan kokar.


-G-
1. Get off someone’s back. Birini rahat bırakmak, yakasından düşmek.

2. Get one’s own back. Ã–cünü almak, intikamını almak.

3. Get the drift. Meseleyi anlamak, çakmak.

4. Give a dog a bad name and hang him. Ä°nsanın adı çıkacağına canı çıksın.

5. Give colour to . (Anlatılanı) doÄŸrulamak, haklı çıkarmak.

6. Give oneself airs. Havalara girmek, hava atmak.

7. Give somebody the cold shoulder. Birisine yüz vermemek, soÄŸuk davranmak.

8. Give the green light. YeÅŸil ışık yakmak.

9. Go from bad to worse. Kötüye gitmek, kötüleÅŸmek.

10. Go into a black hole. Sırra kadem basmak, ortadan kaybolmak.

11. Go through fire and water . Her ÅŸeye göğüs germek, çok badire atlatmak.

12. Go to earth. Ortadan kaybolmak, sırra kadem basmak, yer yarılıp içine girmek.

13. Go to the bad. DoÄŸru yoldan ayrılmak, kötü yola sapmak, yolunu ÅŸaşırmak/sapıtmak.

14. Go up in smoke. (Umut, plan vs) Suya düşmek.

15. God tempers the wind to the shorn lamb. Garip kuÅŸun yuvasını Allah yapar.

16. Good seed makes a good crop. Ne ekersen onu biçersin.

17. Good wine needs no bush. Görünen köy kılavuz istemez.

18. Go up in the air. Küplere binmek, tepesinin tası atmak.

19. Grasp all, lose all. Az tamah çok zarar getirir.

20. Great minds think alike. Aklın yolu birdir.

21. Green with envy. Kıskançlıktan kuduran, kıskançlıktan çatlayan.

22. Grow grey. (Bir yerin) Eskisi olmak, demirbaşı olmak.

23. The grass is greener on the other side of the fence. KomÅŸunun tavuÄŸu komÅŸuya kaz görünür.

24. Give a dog a bad name and hang him. Adamın adı çıkacağına canı çıksın.

25. Good words are worth much, and cost little. Tatlı söz yılanı deliÄŸinden çıkarır.


-H- 
1. He who hesitates is lost. Kararını geciktirirsen fırsatı kaçırırsın.

2. He that laughs last laughs best. Son gülen iyi güler.

3. Hang fire. Ertelenmek, askıda kalmak.

4. Have a ball. Ã‡ok eÄŸlenmek, dağıtmak.

5. Have a bee in one’s bonnet. Aklından zoru olmak, aklını bir ÅŸeyle bozmak.

6. Have an axe to grind. KiÅŸisel çıkarı olmak, çıkarına bakmak.

7. Have an eye to the main chance. Fırsattan yararlanmak, iÅŸini bilmek.

8.Have ants in one’s pants. (Bir konuda) EndiÅŸesi olmak.

9. Have bats in the belfry. Aklından zoru olmak.

10. Have been around. Hayat tecrübesi çok olmak, saçları deÄŸirmende aÄŸartmamak.

11. Have got out of bed on the wrong side. Solundan kalkmak, aksiliÄŸi üstünde olmak.

12. Have many irons in the fire. Kırk tarakta bezi olmak.

13. Have one’s back to/against the Wall.Çıkmazda olmak, kuyruÄŸu kapana kısılmak, köşeye sıkışmak.

14. Have something down to a fine art. Tereyağından kıl çeker gibi yapmak.

15. Have someone over a barrel. Köşeye sıkıştırmak.

16. Have the ball at one’s feet. Fırsat ayağına gelmek.

17. Head for the rocks. Felakete sürüklenmek.

18. Health is better than wealth. Her iÅŸin başı saÄŸlık.

19. He that seeks finds. Arayan Mevlasını da bulur belasını da.

20. He who hesitates is lost. Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer.

21. History repeats itself. Tarih tekerrürden ibarettir.

22. Hit the rocks. Duvara toslamak.

23. Hot air. BoÅŸ laf, palavra, martaval, hava cıva.


-I-
1.If you chase two rabbits, you will not catch either one. Bir koltukta iki karpuz taşınmaz.

2.It never rains, but pours. Aksilikler hep üst üste gelir

3.If the cap fits, wear it. Yarası olan gocunur

4.It's not over until the fat lady sings.  Dereyi görmeden paçayı sıvamak.

5.I don’t have time to turn around. Başımı kaşıyacak zamanım yok.

6.
If you can’t beat them, join them.  BükemediÄŸin eli öpeceksin.

7
.If you want a thing done well, do it yourself. Kendi iÅŸini kendin gör.

8
.If you would be well served, serve yourself.  Kendi iÅŸini kendin gör.

9
.In a black mood. Karalar baÄŸlamış

10.In a brown study. Karadeniz’de gemileri batmış

11
.In deep water. Dara düşmüş

12
.In for a penny, in for a pound. Battı balık yan gider.

13.In hot water.Hapı yutmuş

14
.In one’s element. Keyfi yerinde

15.In the bag .Çantada keklik

16
.In the country of the blind, the one-eyed man is king.  Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.

17
.It is easy to be wise after the event. Araba devrilince yol gösteren çok olur.


-J-
1.Jack of all trades.On parmağında on marifet.

2
.Joe Bloggs .Sıradan kimse, sokaktaki adam.

3
.Just the job.Tam aranan ÅŸey, tam isabet.

4.
The jet set. Jet sosyete


-K- 
1.Keep/hold at bay. (Tehlikeli ya da istenmeyen kiÅŸi ya da ÅŸeyi) Uzak tutmak.

2.Keep pace. Ayak uydurmak.

3.Keep someone at arm’s length. Birine yüz vermemek, soÄŸuk davranmak, araya mesafe koymak.

4.Keep up appearances. Durumu idare etmek, görünüşü kurtarmak.

5.Kill somebody in cold blood. Birisini kılı kıpırdamadan öldürmek, acımasızca öldürmek.

6.Lend colour to. (Anlatılanı) doÄŸrulamak, haklı çıkarmak.


-L-
1.Lick someone’s arse/boots. Yalakalık etmek.

2.Like a bat out of hell. Hızla, ok gibi, fiÅŸek gibi, yıldırım gibi.

3.Like a bear with a sore head. Huysuz, aksiliÄŸi üstünde, burnundan soluyan.

4.Like the Black Hole of Calcutta. Aşırı sıcak, cehennem gibi.

5.Live on the fat of the land. Tuzu kuru olmak, yediÄŸi önünde yemediÄŸi ardında olmak.

6.Look into the abyss. Ä°flasın eÅŸiÄŸinde olmak, uçurumun eÅŸiÄŸinde olmak.

7.Look on the black side. Kötü tarafından bakmak, kötümser olmak.

8.Look through rose-coloured/tinted spectacles.Toz pembe görmek.

9.Lose one’s bearings.  Ne yapacağını bilememek, pusulayı ÅŸaşırmak, abliyi kaçırmak.

10.Love is blind. Ã‚şığın gözü kördür.

11.The long arm of the law. Kanunun pençesi.


-M- 
1.A man is known by the company he keeps. Arkadaşını söyle, kim olduÄŸunu söyleyeyim.

2.Make advances to/towards somebody. Birisine asılmak.

3.Make amends. Kendini affettirmek.

4.Make haste slowly. Acele iÅŸe ÅŸeytan karışır.

5.Make hay while the sun shines. Su akarken testiyi doldurmalı.

6.Man proposes, God disposes. Murat insandan, takdir Allah’tan.

7.Many a little makes a mickle. Damlaya damlaya göl olur.

8.Many hands make light work. Bir elin nesi var, iki elin sesi var.

9.Men make houses, women make homes. Yuvayı diÅŸi kuÅŸ yapar.

10.Money doesn't grow on trees. Para sokaktan toplanmıyor.

11.Money for jam. Kolay para, havadan gelen para.

12.Money makes money. Para parayı çeker.

13.Money talks. Para her kapıyı açar.

14.More haste, less speed. Acele iÅŸe ÅŸeytan karışır.

15.Move heaven and earth. Her çareye baÅŸvurmak, çalmadık kapı bırakmamak.


-N- 
1.Nail one’s colours to the mast.Fikrini açıkça söylemek, dobra dobra konuÅŸmak, rengini belli etmek.

2.Never cast a clout till May be out. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.

3.Never look a gift horse in the mouth. BahÅŸiÅŸ/beleÅŸ atın diÅŸine bakılmaz.

4.Never put off till tomorrow what may be done today. Bugünkü iÅŸi yarına bırakma.

5.Not as black as one is painted. SöylendiÄŸi kadar kötü olmayan.

6.Not have a bean. BeÅŸ parası olmamak, meteliÄŸe kurÅŸun atmak, cebi delik olmak.

7.Not know beans about something. Bir ÅŸeyden hiç anlamamak, hiç çakmamak.

8.Nothing ventured, nothing gained. Korkak bezirgân, ne kâr eder ne ziyan.


-O-
1.Off the beam.Yanlış yolda.

2.Of the first water. Birinci sınıf, en iyi kalite.

3.Old flame. Eski sevgili, eski göz aÄŸrısı.

4.On one’s beam ends. Para sıkıntısında, eli darda.

5.On the ball. Ä°ÅŸinin erbabı, iÅŸini iyi bilen, iÅŸinin ehli.

6.On the black list. Kara listede.

7.On the same wavelength. Aynı kafada, kafadar.

8.Once bitten, twice shy. Sütten aÄŸzı yanan yoÄŸurdu üfleyerek yer.

9.Once in a blue moon. Kırk yılda bir, ayda yılda bir.

10.One swallow does not make a summer. Bir çiçekle yaz olmaz.

11.Open up a rift. AnlaÅŸmazlığa neden olmak,  çatlaÄŸa neden olmak.

12.Other times, other manners. Eski çamlar bardak oldu.

13.Out of thin air. Hiç yoktan, durup dururken.


-P-
1.Pack one’s bags. Pılısını pırtısını toplamak, tasını tarağını toplamak.

2.Paint in bright colours. Pembe tablolar çizmek.

3.Paint the town red. Ã‚lemlere akmak, felekten bir gün çalmak.

4.Pay the earth for.  …… için avuç dolusu para ödemek, dünyanın parasını ödemek.

5.Pile/put on the agony. Ã‡ok abartmak, bire bin katmak.

6.Play with fire. AteÅŸle oynamak.

7.Poke one’s nose into everything. Her ÅŸeye burnunu sokmak, her aşın kaşığı olmak.

8.Pour cold water on something. Hevesini kırmak, eleÅŸtirmek.

9.Pour oil on troubled waters. Ortalığı sakinleÅŸtirmek, kavga edenleri yatıştırmak, fırtınayı dindirmek.

10.Prop up the bar. (Belli bir bara) takılmak, müdavimi olmak.

11.Pull the chestnuts out of the fire. BaÅŸkası için kendini tehlikeye atmak, kendini feda etmek.

12.Put in an appearance. (Bir yere) uÄŸramak, şöyle bir görünüvermek, bir uÄŸramak.

13.Put on airs. Havalara girmek, hava atmak, çalım satmak.

14.Put one’s back into. Canla baÅŸla çalışmak, var gücüyle çalışmak, dört elle sarılmak.

15.Put/get/set someone’s back up. Sinirlendirmek, canını sıkmak, tepesini attırmak, damarına basmak.


-Q-
1.Queen it. Ãœstünlük taslamak, kasım kasım kasılmak, kendini bir ÅŸey sanmak.

2.Queer in the head. Kafayı sıyırmış, kafayı yemiÅŸ.

3.Queer someone’s pitch. Bir çuval inciri berbat etmek, iÅŸini bozmak.


 -R-
1.A rolling stone gathers no moss. Yuvarlanan taÅŸ yosun tutmaz.

2.A running battle. Ezeli rekabet.

3.Rake over the ashes/coals. Eski defterleri karıştırmak.

4.Red tape. Bürokratik iÅŸlemler, bürokrasi, kırtasiyecilik.

5.Return with a bang . Dönüşü muhteÅŸem olmak.

6.Rise from the ashes.Yeniden dirilmek, küllerinden doğmak.

7.Rise to the bait. Oltaya takılmak/düşmek, tuzaÄŸa düşmek, sazan gibi atlamak.

8.Rise up in arms. Ä°syan etmek, ayaklanmak, ayaÄŸa kalkmak.

9.Roll in the aisles.Çok gülmek, yerlere yatmak.

10.The rotten apple injures its neighbours. Körle yatan ÅŸaşı kalkar.


-S-
1.A soft answer turneth away wrath.  Tatlı dil yılanı deliÄŸinden çıkarır.

2.A stitch in time saves nine. Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır.

3.Safe bind, safe find. EÅŸeÄŸini saÄŸlam kazığa baÄŸla.

4.Sail under false colours. OlduÄŸundan farklı görünmek, kuzu postuna bürünmek.

5.Save your money for a rainy day. Ak akçe kara gün içindir.

6.Scrape the bottom of the barrel. Ä°ÅŸe yaramayanları kullanmak, kalanla idare etmek.

7.Scream/Shout blue murder. Avaz avaz bağırmak, yeri göğü inletmek, kıyametleri koparmak.

8.See someone in his/her true colours. Birinin gerçek yüzünü görmek.

9.See red. Gözü dönmek, çok öfkelenmek, gözünü kan bürümek.

10.See the red light. Tehlikeyi görmek, tehlikenin farkına varmak, uyanmak.

11.Send shockwaves through something. Åžok etkisi yaratmak.

12.Set a thief to catch a thief. Dinsizin hakkından imansız gelir.

13.Settle accounts with somebody. Hesap sormak.

14.Show oneself in one’s true colours. Gerçek yüzünü göstermek.

15.Show the white feather. Korkakça davranmak, tabansız olmak, tavÅŸan gibi ödlek olmak.

16.Show the white flag. Teslim bayrağı çekmek.

17.Shrouds have no pockets. Kefenin cebi yok.

18.Silence gives consent. Sükut ikrardan gelir.

19.Sleep with dogs and wake up with fleas. Ä°tle yatan bitle kalkar.

20.Smart aleck. Ukala dümbeleÄŸi.

21.Spare the rod and spoil the child. Kızını dövmeyen dizini döver.

22.Speech is silver, but silence is gold. Söz gümüş ise sükut altındır.

23.Spill the beans. Baklayı aÄŸzından çıkarmak.

24.Spread like wild fire. (Dedikodu vs.) Çabucak yayılmak.

25.Stab someone in the back. Birini arkadan vurmak.

26.Still waters run deep. YumuÅŸak huylu atın çiftesi pek olur.

27.Strike a balance between.  …… arasında dengeyi saÄŸlamak, ortasını bulmak.

28.Stop one’s ears. Kulak tıkamak.

29.Strike while the iron is hot. Demir tavında dövülür.

30.Swallow the bait. Zokayı yutmak, oltaya takılmak.

31.Swim with the tide. Ã‡oÄŸunluÄŸa uymak.

32.The shoemaker’s son always goes barefoot. Terzi kendi söküğünü dikemez.

33.The sins of the fathers are visited upon the children. Baba koruk yer, oÄŸlunun diÅŸi kamaşır.

34.The squeaking wheel gets the grease. AÄŸlamayan çocuÄŸa meme vermezler.


-T-
1.Take amiss. Yanlış anlamak, gücenmek, gücüne gitmek.

2.Take into account. Hesaba katmak, göz önüne almak.

3.Take to one’s bed. (Hastalıktan) yataklara düşmek.

4.Talk of the devil and he will appear.  Ä°ti an, çomağı hazırla.

5.There are plenty more fish in the sea. Amasya’nın bardağı biri olmazsa bir daha.

6.There is an exception to every rule. Ä°stisnalar kaideyi bozmaz.

7.There is no accounting for tastes. Zevkler ve renkler tartışılmaz.

8.There is no smoke without fire. AteÅŸ olmayan yerden duman çıkmaz.

9.Those who live in glass houses shouldn’t throw stones. Sırça köşkte oturan, komÅŸusuna taÅŸ atmamalı.

10.Throw a spanner in the Works. Tekere çomak sokmak, taÅŸ koymak, piÅŸmiÅŸ aÅŸa su katmak.

11.Throw dirt enough, and some will stick. Ã‡amur at izi kalsın.

12.Tied to someone’s apron-strings. Annesine ya da karısına aşırı baÄŸlı, anasının ya da karısının eteÄŸinin dibinden ayrılmayan.

13.Tip somebody over the edge. Birisini uçurumun eÅŸiÄŸine getirmek.

14.To err is human ( to forgive divine). Hatasız kul olmaz.

15.To my dying day. Son nefesime kadar, ölünceye kadar.

16.To the backbone. Tam anlamıyla, sapına kadar.

17.Too many cooks spoil the broth. Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.

18.Tread water. BoÅŸ boÅŸ oturmak, sinek avlamak.

19.Turn one’s back. Sırt çevirmek, yüz çevirmek, yüzüne bakmamak.

20.Turn on the waterworks. AÄŸlayıp zırlamak, iki gözü iki çeÅŸme aÄŸlamak.

21.Two blacks don’t make a white. Ä°ki yanlış bir doÄŸru etmez.

22.Two heads are better than one. Bir elin nesi var iki elin sesi var.


-U-
1.An uphill battle / struggle / fight. Deveye hendek atlatmak kadar zor.

2.Under colour of. Bahanesiyle, numarasıyla, bir ÅŸeyin arkasına gizlenerek.

3.Until you are blue in the face. Bıkıp usanmadan.

4.Up in the air. Mutluluktan uçan, etekleri zil çalan.

5.Upset the apple-cart. Bir çuval inciri berbat etmek, piÅŸmiÅŸ aÅŸa soÄŸuk su katmak.


-V-
1.Vanish into thin air. Kayıplara karışmak, sırra kadem basmak, yer yarılıp içine girmek.


-W-
1.A word to the wise. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

2.Walk/tread on air. Sevincinden havalara uçmak, etekleri zil çalmak, ayakları yere deÄŸmemek.

3.Welcome with open arms. Memnuniyetle karşılamak, kucak açmak.

4.What can’t be cured must be endured. BaÅŸa gelen çekilir.

5.What can you expect from a pig but a grunt?  EÅŸeÄŸe cilve yap demiÅŸler, çifte atmış.

6.What is bred in the bone will never come out of the flesh. Armut dalının dibine düşer.

7.What’s done cannot be undone. GeçmiÅŸe mazi, yenmiÅŸe kuzu derler.

8.What one fears always happens. Sakınılan göze çöp batar.

9.What the eye doesn’t see, the heart doesn’t grieve over. Göz görmeyince gönül katlanır.

10.When in Rome do as the Romans do. Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin.

11.When the balloon goes up. Korkulan baÅŸa gelince, korkulan olunca.

12.When the cat’s away, the mice will play. Kedinin olmadığı yerde fareler cirit atar.

13.Where there is a will there is a way. Meramın elinden bir ÅŸey kurtulmaz.

14.Whet someone’s appetite. Ä°ÅŸtahını kabartmak.

15.While there is life, there is hope. Ã‡Ä±kmayan canda ümit vardır.

16.White lie. Beyaz yalan, masum yalan.

17.White-wash. Ã–rtbas etmek, temize çıkarmak, aklamak.

18.Who pays the piper calls the tune. Parayı veren düdüğü çalar.

19.Win one’s colours. Kendini ispatlamak.

20.With flying colours. Ãœstün bir baÅŸarıyla.

21.Words cut more than swords. Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.

22.Would give one’s right arm. Ã‡ok istemek, canını vermek.

23.Wouldn’t touch with a bargepole. Elini sürmemek, yanına yanaÅŸmamak, uzak durmak.


-Y-
1.You cannot teach an old dog new tricks. AÄŸaç yaÅŸken eÄŸilir.

2.You can’t fit a square peg into a round hole. Zorla güzellik olmaz.

3.You scratch my back and I’ll scratch yours. EÅŸek eÅŸeÄŸi ödünç kaşır.


-Z-
1.Zero hour.  (Askeri harekatın) baÅŸlama saati.

2.Zero in on.  Dikkatini bir noktaya toplamak, odaklanmak.

3.Zonked out. Ã‡ok yorgun, pestili çıkmış; kendinden geçmiÅŸ, kafayı bulmuÅŸ.

4.Zoom up. ( Fiyat) Aniden artmak, fırlamak.